29 Haziran 2012 Cuma

Hayatımdan bir 'Rooftop Prince' geçti..

Dizilerden kolay kolay etkilenen ben. Bu dizinin, bu harika dizinin yerini bambaşka tutmaya karar verdim. Öylesine güzeldi ki. Hem ağladım, hem güldüm. Takdir alabilmek için derslerime vakit ayırmak isteğiyle, okul zamanında ara verdiğim dizilerime Rooftop Prince gibi muhteşem bir diziyle dönüş yapan bir insan olarak çok şanslıyım! Diziyi 2.ye izleyen birisi olarak açıkca şunu söyleyebilirim ki, 'Bende bu diziyi bir daha izleyecek yürek, gözyaşı kalmadı.'..

Haber çevirdiğim için bu dizinin başlayacağını ve başrolde Micky'nin yer alacağını duyduğumda çok sevinmiştim. Ama izlemeye hemen başlayamadım. Okullar kapandıktan sonra başlayabildim. Ve bir suya hasretmiş gibi özlediğim Kore dizilerime harika bir dönüş yaptım! ^^ Yeri geldi uyumadım ama kısacık bir sürede bitirdim diziyi. Ama bitirdiğime mi yanayım yoksa onun boşluğunu nasıl dolduracağıma mı? Sonu benim için çok anlamlıydı. Defalarca izleyesim var ama dediğim gibi sadece müzikleriyle idare etmeliyim. En azından sağlığım için. :)

Şimdi başlayalım biraz dizimizi tanıtmaya!

Evet efendim biliyoruz ki bu sene Kore dizilerinde zamanda yolculuk moda. O yüzden karakterlerimiz zamanda yolculuk yapıyorlar bir şekilde. Ve her nasıl oluyorsa kendisine bağlıyor sizi. En azından ben öyleydim. Ağzım açık izledim. İsterdim ki ne dizi bitsin ne de ağzım kapansın :P

Lee Gak - Tae Yong

Baş kahramanımız. Kesinlikle önce şunu söylemeliyim ki. Bir gün olurda Micky ile karşılaşırsam ona sarılmak yerine, karşısına geçip, 'Bir kere Lee Gak gibi konuşur musun?' diyeceğim. :D Öylesine bayıldım ki dizi boyunca konuşmasına. İsterdim ki tüm dizilerde böyle emredici, bölerek konuşan birisi olsun. Çok harikaydı! 
^^
Evet efendim. Kahramanımız Joseon döneminde Veliaht Prens. 300 yıl sonrasına yani günümüze ise Veliaht Prenses'in ölümü (?) üzerindeki sır perdesini aralamak için geliyor. Günümüze geldiğinde ise tesadüfen Veliaht Prenses'in reenkarnesi olan ve şirkette çalışan Se Na'yı görüyor. Ama bu dünyaya geldiğinde öyle şeyler geliyor ki başına gülmekten yerlere yatıyorsunuz. Peki bu dünyaya tek mi geliyor? Hayır. 


Yukarda gördüğünüz Man Bo (yeşilli), Yong Sul (mavili) ve Chi San (sarılı) ile birlikte geliyor. Onların geliş öyküleri de 300 yıl önce korumalığını yaptıkları Veliaht Prens'in 300 yıl sonrası, günümüz Seul'üne ışınlanması.  Diziye kocaman bir tat verenler onlardı aslında. O kadar komik sahneleri vardı ki. Ama efendim bunlar çok basit şeyler aslında. Sen kalk koca 300 yıl öncesinden günümüze gel. Tabiki hiçbir şeye uyum sağlayamazsın. 
:D

Peki nereye mi ışınlanıyorlar? Güzeller güzeli, tatlı mı tatlı kızımız Park Ha'nın çatı katına! Evet şaka değil. Koskoca Veliaht Prens ve yaverleri bir çatıkatına ışınlanıyorlar. :D Biricik Park Ha'mız onlara pek sahip çıkmak istemese de 'araba plakası' yüzünden yine başına kalıyorlar. :D Çünkü bu 4 şapşal birden günümüz Seul'une düşünce ne olduğunu anlayamıyorlar ve şu anda tarihi eser olan ama 300 yıl önce yaşadıkları saraylara gittiklerinde garip garip şeyler yapıyorlar. İçeriye zorla girmek istiyorlar. :D Park Ha'da onları istedikleri bir yere bıraktığında ne olduğunu bilmedikleri Park Ha'nın plakasını tesadüfen ezberliyorlar. Çevreye verdikleri rahatsızlıktan dolayı karakola götürüldüklerinde, aile iletişim bilgileri isteniyor ve onlarda Park Ha'nın plakasını söylediklerinde, götürülüp evine bırakıyorlar. Ama bu kızımız Joeseon'da Boo Yong yani Veliaht Prenses'in öz kardeşi durumunda. Ve bir gerçek varki asıl prenses kızımız olacakken, kıskanç kardeşi onun yüzüne ütüyle basıyor ve Veliaht Prenses kendisi oluyor. Joseon'dan, 300 yıl öncesinden gelen insanların günümüz Seul'une uyum çabalarına çok güleceksiniz. :D

Evet! Yakışıklı çocuğumuz kim mi? Günümüz Seul'ündeki Veliaht Prens'in 300 yıl sonraki reenkarnasyonu Yong Tae Yong. Zaten Veliaht Prens'in bir bakıma dünyaya gelme nedeni de Tae Yong'un kuzeni tarafından atılan bir yumrukla New York'ta  bir denize düşmesi. Efendim Tae Yong'umuzun bir rakibi var kuzeni;  Tae Moo. Olaylar ise Tae Moo'nun New York'taki Tae Yong'un yanına gitmesi ile başlıyor. Ama o gelene kadar güzel resim çizebilen Yong Tae'miz tesadüfen Park Ha'yı New York'ta tesadüfen görüyor ve aşık oluyor. Hatta bir kartpostala resmini bile çiziyor. Ve Park Ha'nın çalıştığı bara bırakıyor. Ertsi gün ise bir buluşmaya çağırıyor. Ama Tae Yong gidemiyor çünkü kuzeni ile çıktığı tekne gezisinde dürüst bir çocuk olduğu için yediği yumruk sonrası denizde kayboluyor. Ama Tae Moo Kore'ye döndüğünde Tae Yong'u hiç görmediğini, New York'ta hiç karşılaşmadıklarını, onun çoktan kaybolduğunu söylüyor. Ve Tae Yong kaybolduktan 2 yıl sonra günümüz Seul'üne Veliaht Prens ışınlanıyor. Belki de Veliaht Prens'in Park Ha'nın çatıkatına düşmesi, Veliaht Prenses'in tıpatıp aynısı olan Se Na'yı görmesi bir kaderdir?
  

Ta-da! Ve karşınızda 300 yıl önceki Joseon'umuzun Veliaht Prenses'i ve günümüzün Se Na'sı. Aslında 300 yıl önce Joseon'da Veliaht Prenses olacak olan kardeşiydi. Ama öylesine kıskanç bir insandı ki kardeşinin Veliaht Prenses olmasını engellemek için yüzünü yaktı. Ve yerine o Veliaht Prens'in hanımı Veliaht Prenses oldu. Yani bir nevi yazılan kaderi bozduğunu sandı. ^^ Tae Yong'un babaannesinin şirketinde sekreter olarak çalışıyor ve Tae Moo ile gizliden gizliye aşk yaşıyor. Ve onların bildiklerine göre Park Ha ile öz kardeş değiller. Yani ikisinide aynı anne büyütmüş ama anneleri öz değil ve öz kardeş olmadıklarını düşünüyorlar. Zaten öyle bir kız ki üvey annesinin bir balıkçı olduğu saklıyor. Küçükken ailesinden ayrılan Park Ha'nın ise tek suçlusu o. Öylesine kötü kalpli bir insandı ki küçükken kardeşini bir kamyonetin arkasında bıraktı ve uzun süre ortadan yok olmasına neden oldu. Ama Park Ha tekrar döndü. ^^ Veliaht Prens dünyaya ilk geldiği zamanlarda onu Veliaht Prenses sanıp, peşinden koşsa da gönlü sonradan asıl kaderi olan 'Park Ha'ya kayıyor. Ama değişmeyen bir şey varki Se Na'da Veliaht Prenses'ye iyi insanlar değiller. >_<


Tae Moo. Tae Yong'u çok kıskanan, şirket hisselerinin hepsine sahip olmak isteyen ve kuzeni olan kişidir. New York'a Tae Yong'u görmeye gitmiş, hatta beraber fotoğraflar bile çekinmişlerdir. Ama tekne gezisi sırasında bir yumruk atarak onun denize düşmesine neden oluyor ve kurtarmıyor. Sonrada elinde olan Tae Yong'un telefonunu, içinde onu gördüğüne dair kanıtlar oluşturan beraber orda çekindikleri fotoğraflar olduğunu hatırlayıp denize atıyor. Ona göre Tae Yong'u Amerika'da görüp, bululştuğuna dair delilleri yok etmişti ama ya denize attığı telefon Tae Yong'un değilse? Ve birgün onun 2 sene boyunca ortadan kaybolmasına neden olduğu kişinin kendisi olduğunu öğrenilirse? 

Karakterler kısaca böyle! Şimdi diziden bir kaç bölüme gelelim. :)




Hahaha diye bir kahkahamı atayım öncelikle. Çok komik sahnelerden birisiydi. :D
Efendim 4 şapşal çatıkatına düştükten sonra malum kızımızın başına kalıyorlar. Ve çok aç oldukları için ilk karede gördüğünüz gibi yapılan omleti silip süpürüyorlar. 2. karede ise kızımızı ev sahibi çağırıyor ve dışarı çıkıyor. Daha sonra yanlışlıkla televizyonun kumandasına dokunuyorlar ve açılıyor. Karşılarında eski bir dizi ve bir adam ok atıyor onlara doğru. 300 yıl öncesinde televizyon mu varmış? :D Ok atan adamı gören şapşallar Majestelerini korumaya çalışayım derken evi birbirine katıyor. En sonunda yangın bile çıkıyor hehe :D


He hatırlatmadan geçmeyeyim ki Veliaht Prens'in saçları uzundu efendim. Ama büyükannesi onu tesadüfen görünce 2 yıl önce kaybolan torunu Tae Yong sanıyor. Ve ilk başta kabul etmesede daha sonra 'Ben Tae Yong'um' diyor. Ama büyükannesi saçlarını kestirmesini istiyor. Sonra 4 şapşal saçlarını kestiriyorlar. İstemeyerek de olsa. :D Ve yukarda da bisiklet sürmeyi öğreniyor Majesteleri. :D 


Hahaha :D Birde sürekli Park Ha'nın kamyonetinde arkaya binmeye alışmış şu 3 şapşala, lüks bir otomobilde siz arkaya binin denilince böyle bagaja biniyorlar işte. :P



Kore dizilerinde olmazsa olmazlardan birisi de harika OST'lar. Ve bu dizi içinde öyleydi. Ali öylesine güzel bir şarkı söylemiştiki dizi için. Çok çok harikaydı. Sizi alıp uzak diyarlara götüren bir şarkı. Onu duyduğunuzda ağlamamanız imkansız. Çünkü ben ne zaman ağlamamak için kendimi zor tutsam, bu şarkı giriyordu ve hıçkıra hıçkıra ağlıyordum.



Olaylar hiç de tahmin etmeyeceğiniz şekilde ilerliyor. Veliaht Prens'imiz önce Tae Yong olduğunu inkar etse de daha sonradan bunu kabulleniyor. Çünkü anlıyorki Tae Yong olarak yerine getirmesi gereken görevleri var.  Park Ha'ya hiç sinir olmadım ben. Zaten hep üvey olarak bilselerde en sonunda Se Na ile gerçek kardeş oldukları ortaya çıkıyor. Ve Se Na ona büyük bir iyilik yapıp hayatını bile kurtarıyor. ^^ Çok çok çok beğendiğim bir diziydi. Sonunda Majesteleri ve Park Ha ne kadar ayrı gibi gözükselerde aslında ikiside kaderini yaşıyordu. ^^


Böylesine güzel ama karışık bir diziyi anlatmaya çalışmak bendendi. İzlemesi sizden olsun! ^^ Henüz buraya geçirmediğim o kadar çok nokta varki. İnanılmaz harika bir dizi. Uzun süre gelmez böylesi. Yoochun harika bir oyuncu. Bunu herkesin görmesi lazım! ^^

Hayatımdan bir 'Rooftop Prince' geçti. :)

27 Haziran 2012 Çarşamba

If I was A Good Man..



Bazı şarkılar vardır, dinlediğiniz zaman gerçek olsalarda sarılsam diye düşünürsünüz.
Bazı şarkılar vardır, söylemek istedikleriniz için yazılmıştır sanki.
Bazı şarkılar vardır, anlatmak istediklerinizden çok daha fazladır.
Bazı şarkılar vardır, hangi dilde olduğu önemsizdir. :)

Ve bazı şarkılar vardır ama benim için sadece BIGBANG'ten ibarettir.
İnsanların dinlemediği bir çok güzellik var.

Bütün gün bıkmadan usanmadan A Good Man dinledim. Öyle bir güçleri varki çok dinleyince sıkılmıyorsunuz daha da aşık oluyorsunuz şarkılarına. :)


18 Haziran 2012 Pazartesi

Şekerci mi babanız sizin? ^^

Hahahaha :D
Önce bir güleyim dediiim. ^^
Yukarıda gördüğünüz fotoğraf bizim kuzuların, en sevimli, en tatlı halleri belki de :)
Dün gezinirken fotoğrafı gördüm, hemen kardeşime seslendim! Bir süre kendimize gelemedik. :D Ee efendim kim gelebilir ki hemen kendine? Şu halleriyle bile öyle tatlılar ki. :)
Her kareyi tek tek inceledik. :D Bunu yapan kimdir, nedir bilinmez ama kesinlikle harika yapmış! Bu kareleri tek tek yakalayanları da tebrik etmek gerekir ayrıca. :D
Söyleceğim şudur ki, 'endamınız yeter.' hehe :D

16 Haziran 2012 Cumartesi

Su gibisin. ^_^


İçişine kurban. :)

Evet efendim! Ortalık yıkılıyor! Aslında şu olayı Koreli arkadaşlarıma anlatmaya çalıştığımda anlam veremiyorlar. SırmaSuCandır yazdım onlara 'What is Sırma' dediler bende 'Tae's Hair' dedim haha :D
Sonra müjde verirken 'Tae is drinking our water' diyorum! Ben öyle sevinince, kursağımda kalmasın diye 'woooah great!!' diyorlar. :D Öyle de canlarım işte..


Herkes duymuştur. Biricik kuzum Tae 'Sırma Su' içiyor. Vay efendim o suyu nereden buldu? Nasıl bulduğu önemli değil. Önemli olan lıkır lıkır1.5 litre su içmesi. :) Ve SırmaGrup farkında değil ama çok şanslılar. Dün gece twitter yıkıldı resmen. Böyle reklamı tonlarca para dökseler yapamazlardı hehe :D Tae şişeyi kaldırıyor, gösteriyor. Sırma Su içiyorum diyor resmen. ! :D

Tabi efendim ben boş durur muyum? Babama hemen bir koli Sırma Su aldırttım. Annem, 'delirdin sen' diyor. Delireceğim tabiki Tae içiyorsa o suyu, ben de deliririm ama mutluluktan. :D Olayı ülke olarak hatta VIP'ler olarak abarttığımızı düşünenler olabilir ama asıl ben onlara garip gözlerle bakıyorum. Bizler onların ağzından, 'Turkey' duymak için ölüyoruz ama onlar suyumuzu içiyorlar?! Bu haber ömür boyu sevinmelik açıkcası. :D

Aynı gökyüzünü paylaştığımız gibi aynı suları da içiyoruz. :D


Dedim ya dün gece twitter yıkıldı diye. Sağolsun bir abi başlattı tag'i. Hepsi harika tweetlerdi ama bazılarına çok içten kahkaha attım hem Tae'yi de kıskanmadım değil. :P İşte dün geceden en çok hoşuma giden tweetler!

Şimdi Bim Taeyang'ın içtiği Sırma Su'dan geldi diye afiş yazarsa şaşmayın burası Türkiye^^

Dur şu Sırma su şişesini atmayayım da evde doldurup buzluğa koyarım. -Taeyang

I'm not a Monster and #SırmaSuCandır. -Taeyang

Uludağ'ın zirvesinden Taeyang'ın midesine #SırmaSuCandır

Su gibisin, su gibisin @Realtaeyang akıp gider zaman sen gelmezsin.

Kore severlerin resmi içeceği #SırmaSuCandır


Veee SIRMA SU'dan tweet var!!

Hehe tabi seversiniz kuzumu, sayesinde ne reklamlar yaptınız. :P